• 1812
    yıl 1989.15 mart 1989; galatasaray – monaco maçının olduğu gün. henüz 6 yaşındayım. fenerbahçeli bir babanın oğlu, galatasaraylı bir abinin kardeşiyim o zamanlar. takım falan tutmuyorum. peder bey fenerli olmam için arkadaşlarıyla birlikte sürekli üzerimde baskı yapıyorlar ( kimi zaman para teklifleri de oldu ). o güne dönelim tekrar. evde misafir var, oldukça kalabalığız. tv’de maç açık. ben oturdum maçı izliyorum. prekazi’nin o muhteşem golünü seyrettikten sonra, ben artık galatasaraylıyım dedim. babam çok bozuldu bu duruma ve takip eden yıllarda sürekli fenerli yapmaya çalıştı beni. şampiyonlar ligi ön elemesinde 3-3 berabere kaldığımız manchester united maçından sonra o zaman yaşadığımız şehir olan erzincan’da babamlarla tura çıktığımızı hatırlıyorum. barcelona’yı ali sami yen’de devirdiğimizde ( sırf maçı izleyebilmek için evde kalmıştım o akşam ) balkona çıkıp deli gibi bağırdımı hatırlıyorum.

    ilkokul-ortaokul hayatı ankara’da olduğumuz için hep uzaktan sevmekle geçti galatasaray’ı. lise yıllarında takım ankara’ya geldiğinde maçlarına gittik. hagi’yi ilk çıplak gözle seyredişim 13.02.2000 yılında oldu. maraton bileti 10.000.000 liraydı. cebimde 5.000.000 lira vardı ve kız arkadaşımdan 5.000.000 lira borç alıp yürüyerek gitmiştim maça. hagi’yi maratondan doya doya izlemek istiyordum. maçta serbest vuruş oldu, topun başına hagi ve sergen geldiler. hagi topa dokunacağını ve sergen’e topu nerede durdurmasını gerektiğini anlattı. hagi topa dokundu ve sergen topu ayağının altından kaçırdı. hagi sergen’i kenara itip topa bir koydu; top çatalda. maratona doğru koşmaya başladı, bana doğru koşuyordu aslında. gözlerim dolmuştu. maç bittiğinde eve nasıl gideceğimi düşündüm, cepte para yoktu. 10 kilometrelik yolu yürüyerek gittim eve. o kadar heyecanlıydım ki o yolun nasıl bittiğini anlamadım. ha bu arada fenerli babam vardı değil mi? 3-2 kazanılan milan maçı sonrası uefaya kalınca kendisiyle iddaya girdim “ bu galatasaray uefa şampiyonu olur. eğer olursa sen galatasaraylı, olmazsa ben fenerli olacağım.” dedim, o kadar güveniyordum. sonuç malum peder bey artık galatasaraylı.

    üniversite için odtü’yü seçmiştim. ilk yılımda odtülü aslanlar’ın varlığından haberdar olup hemen gittik üye olmaya. bundan önceki 10 yılımın galatasaray ile dolu dolu geçmesini sağladı odtülü aslanlar. ilk gittiğim şampiyonlar ligi maçı galatasaray-roma maçıdır, hani şu emerson’un 90+2 de rövaşatayla attığı maç. 21:45’de ki maça 17:00’de girmiştik. ayakta spor ayakkabı, üstümüzde yeşil polar ( bu poların hikayesini ayrıeten anlatacağım ), üstünde bank-express yazılı beyaz forma. hayatımda hiç o kadar üşüdüğümü hatırlamıyorum. tam 6.5 saat yağmur yedik üstümüze. ayhan pası verip perez golü attığında, kendimi havada kafaüstü uçarken buldum. burnum üstüne yere çakıldım ama hala bağırıyordum. istanbul’a maça gidip gelmekten okulu okuyamadık zaten. ama galatasaray sevgisi her zaman içimi doldurdu, en büyük sevinçlerimi yaşattı. kız arkadaşımdan ayrıldım, dersten kötü aldım, galatasarayıma koştum. her sevgiden geriye kalan ( anne sevgisi hariç ) hep o oldu.

    rahmetli özhan canaydın’la galatasaraylılar ankara lokalinde rakı sofrasında otururken, olimpiyat stadın da zehirlenip eller üstünde ambulansa taşınırken, khalkedon da ki maç sonrası hüngür hüngür ağlarken, ünlü 16 dakikalık şampiyonluk hikayesinde yere oturmuş titrerken aklımda sadece sen vardın. galatasaraylı olarak geride bıraktığım 22 seneye bakınca, ben dünya üzerinde ki en güzel 2.sevgiyi sende bulmuşum, iyi ki galatasaraylıyım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın